oyun73
  fen bilgileri
 
OYUN73'E HOŞ GELDİNİZ

 
  Fen bilgileri

Vüdudumuz

Organ, biyolojide belirli bir görevi veya görevler bütününü yapan doku grubudur. Latince organum ("alet, araç") sözcüğünden türemiştir.

Sıradan hayvanlar (insanlar dahil), kalp, akciğer, beyin, göz, mide, dalak, pankreas, böbrekler, karaciğer, bağırsaklar, deri, rahim ve idrar torbası gibi organlara sahiptirler.

Bir dolaşım sistemi (veya kardiyovasküler sistem) maddelerin vücuttaki dolaşımını sağlayan organ sistemidir. Ayrıca, vücut sıcaklığını ve pH'yi dengelemeye yardımcı olur.

Üriner sistem idrarı (ürin) üreten, depolayan ve taşıyan sistemdir. İnsanlarda iki böbrek, iki idrar yolu (ureter), iki sfinkter kas ve üretradan oluşur.

İnsan iskeleti, kemiklerden oluşur ve bağlar (ligamanlar), kirişler (tendon), kaslar, kıkırdaklar ve diğer organlar tarafından desteklenir.

Kas sistemi, hayvanların biyolojik sistemlerinden birisidir ve hayvanların hem iç hem

Sindirim sistemi  

Sindirim sistemi veya gastrointestinal sistem, sindirim borusu (sindirim kanalı veya gastrointestinal kanal) ile sindirim bezlerini içeren, çok hücreli hayvanlarda yiyeceğin vücuda alınımı, sindirilmesi, gerekli besin ve enerjinin absorbe edilmesi ve atık maddelerin vücuttan atılması ile ilgilenen organ sistemidir de dış
Gözlerimiz  

Gözler ışığa duyarlıdır. İnsanlarda göz,ışık alan ve bundan dolayı görme olayını gerçekleştiren çok özelleşmiş bir organdır. Gözler kafatasının göz çukuruna yerleşmişlerdir. Göz görme işinde doğrudan görev alan kısımlar ve bunları koruyan yapılardan meydana gelmiştir.Bu kategoride görme duyusu organımız olan gözlerimiz hakkında bilgiler ve çeşitli resimleri bulabilirsiniz ha
Burnumuz  

Burun koku alma ve solunum organıdır. Burnun uç kısmı kıkırdakdan, arka kısmı ise kemikten yapılmıştır. Burun boşluğu bir kemikle ikiye ayrılır. Boşluklardan ortaya doğru üç kemik çıkıntı (boynuzcuk kemikleri) uzanır. Bu kemiklerin arasındaki boşluklara sinüs denir. Sinüsler toz ve mikropları tutan sümüksü sıvı (mukus) ile kaplıdır. Toz ve mikropları tutmada burun kılları da rol oynar. Dışarıdan alınan havanın ısıtılıp nemlendirildiği kısım da yine sinüs boşluklarıdır. Havayı ısıtan sinüs boşluklarındaki kılcal damarlardır.Bu kategoride koku alma duyusu organımız olan burnumuz hakkında bilgiler ve çeşitli resimleri bulabilirsiniz
 
Kulaklarımız  

Kulak, işitme organıdır. Başın iki yanında yer almala-rı sesın yönünü bulmamızı sağlar. Kulağın görünen kısmı, kulak kepçesi adını alır.
Kulağın çok önemli iki görevi vardır.
1. işitmeyi sağlamak.
2. Yarım daire kanalları ile vücut hareketlerinde dengeyi saalamak.
Bu kategoride işitme duyusu organımız olan kulaklarımız hakkında bilgiler ve çeşitli resimleri bulabilirsiniz.
Dolaşım sistemi  

Bir dolaşım sistemi (veya kardiyovasküler sistem) maddelerin vücuttaki dolaşımını sağlayan organ sistemidir. Ayrıca, vücut sıcaklığını ve pH'yi dengelemeye yardımcı olur. İki tip dolaşım sistemi vardır: açık dolaşım sistemleri ve kapalı dolaşım sistemleri. Hiç dolaşım sistemine sahip olmayan canlılar da mevcuttur
   
 
Derimiz
 

Deri vucudumuzu distan orter.Yapisinda ter bezleri kıllar, kan damarları, sinir uçları, yağ bezleri vardır. Bu yapılar deride birçok değişik görevler yapılmasını sağlar.

Derinin Görevleri
a. Vücudu dış etkilere karşı koruma, su kaybını önleme ve mikropların vücuda girmesini önleme.
b. Dokunma, acı ve ısıyı algılayarak beyne ulaştırma.
Burun koku alma ve solunum organıdır. Burnun uç kısmı kıkırdakdan, arka kısmı ise kemikten yapılmıştır. Burun boşluğu bir kemikle ikiye ayrılır. Boşluklardan ortaya doğru üç kemik çıkıntı (boynuzcuk kemikleri) uzanır. Bu kemiklerin arasındaki boşluklara sinüs denir. Sinüsler toz ve mikropları tutan sümüksü sıvı (mukus) ile kaplıdır. Toz ve mikropları tutmada burun kılları da rol oynar. Dışarıdan alınan havanın ısıtılıp nemlendirildiği kısım da yine sinüs boşluklarıdır. Havayı ısıtan sinüs boşluklarındaki kılcal damarlardır.Bu kategoride koku alma duyusu organımız olan burnumuz hakkında bilgiler ve çeşitli resimleri bulabilirsiniz
c. Terieme ile zehirii maddelerin bir kısmını vücuttan atma.
d. Solunum yapma (gaz alışverişi).
e. Vücut sıcaklığının ayarlanmasına yardımcı olma.
Bu kategoride dokunma duyusu organımız olan derimiz hakkında bilgiler ve çeşitli resimleri bulabilirsiniz
reketlerini sağlar. Omurgalılardaki kas sisteminde üç farklı kas tipi bulunur: kalp kası, çizgili kaslar ve düz kaslar.

KEMİKLERDEN OLUŞAN İSKELETİMİZ


Vücudunuzda toplam 206 tane kemik var. Bu kadar kemiğin çok fazla olduğunu düşünmüş olabilirsiniz, ancak şimdi vereceğimiz örnekle bunun ne kadar gerekli olduğunu anlayacaksınız. Parmaklarımızı düşünelim. Eğer parmaklarımız birer kemikten oluşsaydı, siz şu anda bu kitabı tutamazdınız. Neden mi? Çünkü dimdik duran bir kemiği bükmeniz mümkün değildir, zorladığınızda kemik kırılır. Parmaklarınızı bükemeyeceğiniz için de cisimleri kavramanız, bir yere tutunmanız, yazı yazmanız, yemek yemeniz imkansız hale gelir. Şu an bu kitabı rahatlıkla tutabilmeniz hatta bir taraftan da meyve suyunuzu içebilmenizin sebebi, elinizde -parmaklarınızdakiler de dahil olmak üzere- birbirine bağlı tam 27 tane kemiğin olmasıdır.

Biraz önce de söylediğimiz gibi, vücudumuzda, elimizde olduğu gibi, birbirine bağlı toplam 206 kemik bulunur. Bu kemiklerin hepsi yerlerine çok akıllıca bir planla yerleştirilmiştir. Bu kusursuz plan sayesinde öne doğru eğilebilir, dizlerinizi bükebilir, başınızı yanlara doğru çevirebilirsiniz. Ancak dikkat edin tüm bunları sadece kemiklerinizi kullanarak yapmanız da mümkün değildir. Çünkü kemikler eğilip, bükülemezler. Bu işlemler için kemiklerin birbirleriyle bağlantı noktalarında eklemlerimiz bulunur. Eklemler sayesinde rahatlıkla kolumuzu büker, bacağımızı kaldırır, parmaklarımızı kullanabiliriz.

Eklemlerin kemiklerimizin hareketi için ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlamak için şöyle bir örnek verelim:

Tahtadan bir kukla yaptığınızı düşünün. Bu kuklanın kollarını oynatabilmesi için ne yapmanız gerekir? Elbette ki omuzuyla kolunun birleştiği yere oynak bir parça takmadan kuklanın kolları hareket etmeyecektir. Peki ya bacaklarını nasıl oynar hale getireceksiniz? Bunun için de bacakla gövdenin birleştiği yerde oynar bir parça kullanmak gerekir. Ancak bu şekilde tahta kuklanın kollarını ve bacaklarını oynatabilirsiniz. Aynı şekilde kol ve bacak yapımında kullandığınız tahtaları iki parçaya bölüp, aralarına oynar parça yerleştirirseniz bu kez kuklanın kolları dirseklerinden, bacakları da dizlerinden bükülebilir. Bu basit örnekten de anlaşılacağı gibi kemiklerimizin fazla sayıda oluşu ve aralarında gerekli yerlere eklemlerin yerleştirilmiş olması bizim rahat hareket etmemizi sağlar.


KEMİKLERİN TAKLİT EDİLEMEYEN ÖZELLİKLERİ

 

Kemiklerimizin arasındaki eklemlerin farklı çeşitleri vardır. Bazı eklemler kemiklerin ileri geri hareket etmesini sağlarken, bazıları ise yanlara doğru hareket etmesini sağlar. Şimdi eklem ve kemiklerin içine girerek, onları biraz daha yakından inceleyelim.


Kemiklere sağlamlığını veren resimde gördüğünüz bu kafes gibi yapı, binaların sağlam olması için de kullanılır. Kemiklerin iç yapısına benzetilerek inşa edilen Eyfel Kulesi böyle binalara bir örnektir.

Kemiklerimiz vücudun taşınması ve korunması gibi önemli görevleri üstlenmişlerdir. Buna karşılık, zor görevlerini yerine getirebilecekleri kapasite ve sağlamlıkta yaratılmışlardır.

Kemiklerimiz hafiftir çünkü içleri bir bal peteği gibi deliklidir. Bu delikli yapı sayesinde çok hafif olmalarına rağmen çok serttirler. Ancak bu onların kırılgan oldukları anlamına gelmez. Aksine öylesine serttirler ki çelikten 5 kat daha fazla dayanıklıdırlar. Örneğin; bacaklarımızdaki uyluk kemiği dik dururken 1 ton ağırlığı kaldırabilecek kadar muazzam bir kapasiteye sahiptir. Yürürken attığınız her adımda bu kemiğinize, vücut ağırlığınızın 3 katı kadar bir yük binmektedir ancak kemiklerinizin dayanıklılığı sayesinde size hiçbir şey olmaz.


BEYNİMİZİ KORUYAN ZIRH: KAFATASI

Kafatası, beyni korur ve aynı zamanda gözler, kulaklar, burun ve ağız için de bağlantı yerleri sağlar. Kafatası görünüşte çok basit bir yapıya sahip gibi görünür ancak iskeletin aslında en kapsamlı bölümüdür. Kafatasımızda toplam 22 tane birbirinden farklı kemik birbirine bağlıdır.

Peki kemiklerimizi bu kadar kuvvetli kılan nedir? Bu sorunun cevabı aslında yukarıda yapısından kısaca bahsettiğimiz, kemiklerin benzeri olmayan yaratılışlarında gizlidir. Kemiklerin içi, bal peteği gibi kafesli bir yapıdadır. Bu sayede kemikler, hem son derece sağlam, hem de rahatlıkla kullanılabilecek hafifliktedirler. Eğer aksi olsaydı, yani kemiklerin içleri de, dışları gibi sert ve tamamen dolu olsaydı, kemikler çok ağır olurdu. Aynı zamanda hiçbir esneklikleri de kalmayacağı için en küçük bir darbede örneğin, kolunuzu hafifçe dolabın kenarına çarptığınızda bile kemiğiniz kırılıp, çatlayabilirdi. Ancak Allah çok merhametli olandır ve kemiklerimizi bizim rahat edeceğimiz, zarar görmeyeceğimiz şekilde yaratmıştır.


Doğduğunuz andan itibaren tüm kemikler aynı şekilde ve çok orantılı olarak gelişip, uzarlar. Bu orantılı büyüme sayesinde yaşımız ilerledikçe boyumuz da uzar.

Kemikler bilim adamlarının çok önem verdikleri ve taklit etmek için yıllardır üzerinde çalışmalar yaptıkları bir maddeden oluşurlar. Çok hafif olmasına rağmen, çok dayanıklı olan ve en önemlisi de kendini tamir etme yeteneğine sahip olan bu madde, kendi kendine büyüyebilmektedir. 4-5 yaşında olduğunuz dönemle şu andaki boyunuzun ve 19-20 yaşına geldiğinizdeki boy uzunluğunuzun aynı olmamasının nedeni kemiklerinizin büyümesidir. Üstelik bu büyüme çok orantılıdır. Bacaklarınız büyürken, kollarınız da büyür, el ve ayak parmaklarınız da uyum içinde büyürler ve bütün kemikleriniz tam zamanı geldiklerinde dururlar. Üstelik bu sadece sizin için değil çevrenizdeki bütün insanlar için geçerli olan bir durumdur. Her insan bu özellikteki kemiklere sahiptir.

Bilim adamları çalışmalarını insan vücudundaki kemikleri oluşturan madde benzeri bir madde üretebilme yönünde sürdürmektedirler. Ne var ki bugüne kadar hiç kimse böyle üstün özelliklerde bir maddeyi geliştirememiştir.

Rabbimizin merhametiyle, kemiklerimiz bizim son derece rahat bir hayat sürmemizi, çok zor hareketleri bile kolaylıkla ve hiç acı duymadan yapabilmemizi sağlamaktadır.

KENDİ KENDİNE BAKIM YAPAN KEMİKLERİMİZ

 

Kemiklerin birbirlerine eklendikleri yerlerde eklemlerimizin bulunduğunu söylemiştik. Örneğin dirseğimizi ve dizlerimizi, buralarda bulunan eklemler sayesinde hayatımız boyunca sürekli büküp, düzleştiririz. Bu eklemler hayat boyunca hareket ettikleri halde yağlanmaya ihtiyaç duymazlar. Oysa aynı şekilde çalışan makinelerin sürekli bir bakıma ihtiyacı olur. Örneğin bisikletinizin pedallarını veya zincirini belli aralıklarla yağlatmak zorunda kalırsınız çünkü kullandıkça buralardaki yağ azalır ve hareket etmeleri zorlaşır. Benzer şekilde kemiklerinizin uçlarındaki eklemler de sürekli kullanılır ancak onların yağlarını hiçbir zaman yenilemeniz gerekmez. Neden mi?

İşte bu sorunun cevabını bilim adamları araştırmışlar ve şu gerçeği keşfetmişlerdir: Eklemlerin yüzeyi ince ve delikli bir yapıdadır. Yüzeyin altında ise kaygan bir sıvı bulunmaktadır. Kemik, eklemin bir yerine baskıda bulunursa bu sıvı deliklerden dışarı fışkırır ve eklemin yüzeyinin "yağ gibi" kaymasını sağlar.

Tüm bunlar insan bedeninin çok mükemmel bir tasarımın, çok üstün bir yaratılışın ürünü olduğunu bize göstermektedir. Biz de bu mükemmel tasarım sayesinde birbirinden çok farklı hareketleri büyük bir hız ve rahatlıkla yapabiliriz. Kemiklerimizin bu özelliklerini de Rabbimiz yaratmıştır. Allah Kuran'da, insanı, kemiklerin yaratılışı üzerinde düşünmeye şöyle davet etmiştir:

... Kemiklere de bir bak nasıl biraraya getiriyoruz, sonra da onlara et giydiriyoruz?... (Bakara Suresi, 259)


KIRILAN BİR KEMİK NASIL İYİLEŞİR?

Kemiklerin çok sert ve güçlü bir yapıya sahip olduklarından söz ettik. Ancak bu özelliklerine rağmen kemiklerimiz de çok güçlü bir darbeye maruz kaldıklarında kırılırlar. Peki sonra ne olur? Kemik kendi kendini tedavi eder. Doktorlar kırılan kemiğin doğru şekilde birleşmesi için kırık kemiğin yönünü düzeltip, kırılan bölgeyi alçı içine alırlar. Bunun dışında yapılması gereken bir şey yoktur. Çünkü zaten kemiğin kendi kendini tamir mekanizması vardır. Bir kemiğin, kırıldığında kendisini hemen tamir etmeye başlaması ve tamirden sonra eskisinden daha sağlam olması olağanüstü bir olaydır. Bu mucizevi olay şöyle gerçekleşir:

Öncelikle kırılan kemiğin etrafındaki kan pıhtılaşır ve "hematom" adı verilen dev bir pıhtı oluşur. Bu dev pıhtı sizin de çok yakından bildiğiniz, derinizdeki yaranın üstünde oluşan kabuk gibi tabakadır. Kemik yapıcı hücreler salgıladıkları minerallerle bu pıhtıyı sert bir kemiğe dönüştürürler. Bu işlem bitince bu kez kemik yıkıcı hücreler devreye girer. Kemik yıkıcı hücreler de adeta profesyonel bir heykeltıraş gibi hareket ederek eritici bir asit olan hidroklorik asitle yeni kemiği törpüleyerek, şekil vermeye başlarlar.


Bir heykeltıraşın ustalığıyla hareket eden hücreleriniz ölçüyü hiç şaşırmazlar. Kemiklerinizin şekillerini, boylarını hiç karıştırmazlar. Ne zaman durup ne zaman çoğalmaları gerektiğini hatasız hesaplarlar. Parmaklarınızı oluşturan kemiklerin hiç durmadan büyüdüklerini, bacaklarınızın sürekli uzadıklarını bir düşünün. Böyle bir şey çok korkutucu olurdu. Ancak bu hiç olmaz ve hepsi tam gerektiği kadar uzarlar. Bu durum, kemik hücrelerinizin Allah'ın ilhamı ile hareket ettiğinin apaçık delillerindendir.



Ayağınızdaki bir kemiğinizle, parmak kemikleriniz bir değildir. Vücudunuzdaki kemiklerin uzunlukları, şekilleri ve kalınlıkları birbirlerinden çok farklıdır. Ancak hatırlarsanız hepsini üreten aynı kemik hücreleridir.

Bu işlem kemik eski haline gelinceye kadar devam eder. Hatta kemiğin kırılmasından 1 yıl sonra dahi kemik eritici hücreler siz farkında olmadan hala kemiğinizin eski şekline dönmesi için sabırlı bir heykeltıraş gibi törpüleme işlemine devam etmektedirler.

Sizin de hemen anladığınız gibi, gözle göremediğimiz kadar küçük varlıklar olan kemik hücrelerinin yaptıkları tüm bu işlemler üstün bir şuurun göstergesidir. Çünkü hücrelerin görmek için gözleri yoktur, buna rağmen kemik yapabilmektedirler. Ayrıca kırılan boşluğun dolduğunu anlayıp, işlerine ne zaman son vermeleri gerektiğini de bilmektedirler. Ardından kemik yıkıcı denen hücreler yeni yapılan kemiğin kaba olduğunu fark edip, kemiği törpülemeye başlamaktadırlar. Bunun için de sert kemiği parçalayabilecek güçlü bir asit kullanmaktadırlar, ancak bu asidi de gerektiğinde fazla, gerektiğinde az kullanarak kemiği en uygun şekle getirmektedirler.

Gördüğünüz gibi kemik hücrelerinin tümü neyi, nasıl ve nerede yapacaklarını çok iyi bilirler. Kemiklerimizin tamir olması için kurulan sistem mükemmel işler ve kemiğin kendi kendini tamir etmesini sağlar. Kemiklerin bu özelliğini bilim adamları yıllardır, büyük bir hayranlıkla taklit etmeye çalışırlar. Ancak bunu henüz başaramadılar.

İnsanların taklit edemediği bu yeteneği kemik hücrelerimiz nasıl kazanmışlardır? Kırılan kemiği tamir için ne gibi malzemeler gerektiğini, nasıl işlemler yapılacağını hücreler nereden bilirler? Hücrelerden kimileri kemikleri yıkma özelliği kazanmışken kimileri de şekil verme görevini üstlenmiştir. Bu görev dağılımını yapan kimdir? Nasıl olup da karışıklık çıkmamakta, hepsi tam gereken zamanda görevlerini yerine getirmektedirler? Kemik hücreleri bunları kendileri mi öğrenmişlerdir?

Elbette tüm bu olağanüstü işleri gözle görülmeyen hücrelerin kendi iradeleriyle yapmaları imkansızdır. Bunları tesadüfen öğrenmiş olmaları da mümkün değildir. Kemik hücrelerimiz kendilerini yaratan üstün akıl sahibi Allah'ın ilhamıyla hareket ettikleri için usta birer heykeltıraş gibi kemiklere şekil verebilmektedirler.

Vücudunuzdaki hücrelerin kemikleri nasıl oluşturduğunu hiç düşündünüz mü?

 

Vücudunuzdaki 206 kemiğin büyük bir bölümü şekil olarak birbirinden farklıdır. Onların bu farklılaşmaları ilk ortaya çıktıkları anda yani henüz siz annenizin karnındayken başlar. Giderek sayıları artan hücreler, sanki vücudun hangi bölümünün hücresi olmaları gerektiği kendilerine öğretilmiş gibi, farklı bir şekle bürünmeye başlar.

Kimi hücreler kemiklerinizi, kimi hücreler karaciğerinizi, kimi böbreklerinizi, kimi de gözlerinizi oluşturur. Ancak karaciğeri, kemiği veya gözleri oluşturan hücrelerin sadece biraraya toplanması yeterli değildir. Bunların kendi aralarında da farklılaşmaları gerekir. Örneğin kemik hücreleri, oluşturacakları kemiğin vücudunuzun hangi bölgesinde olacağını bilerek ona uygun yere gitmeli ve uygun şekli almalıdırlar.


Bebeklerin kafatası kemiklerinin arasındaki boşluk zamanla, kemikler geliştikçe kapanır.


Ayaklarınızdaki kemik hücreleri adeta profesyonel bir heykeltıraş gibi çalışarak kavisli, parmaklar için girinti ve çıkıntıları olan kusursuz ayak kemiklerini oluştururlar. Kafatasınızı oluşturan kemik hücreleri de beynin ölçülerini bilircesine, tam ona uygun, girintisi ve çıkıntısı olmayan, beyni kusursuz şekilde saracak bir kemik tabakası meydana getirirler. Ne daha küçük yapıp beyni sıkıştırırlar, ne de daha büyük yapıp insanın kafasını taşımasını zorlaştırırlar.



Anne karnındaki bebeğin kemikleri henüz yumuşak kıkırdak halindedir. Bu kıkırdak yukarıdaki şemada da görüldüğü gibi zamanla gelişerek sert kemik haline dönüşmeye başlar.



Vücudumuzdaki tüm kemikler gibi el kemikleri de yaşın ilerlemesiyle birlikte gelişirler. Ancak dikkat edilmesi gereken bir nokta vardır ki eldeki kemiklerin hepsi birbiriyle orantılı şekilde büyürler.

Kendilerine ne gibi bir şekil vermeleri gerektiğini, ne hücresi olmaları gerektiğini çok iyi bilerek, kemiklere kusursuz bir biçim veren hücrelerin bu şuuru nereden kaynaklanmaktadır?

Onlara bu ince planı ilham eden Rabbimizdir. Allah'ın eşsiz ilmine ayetlerde şöyle dikkat çekilmektedir:

Göklerde ve yerde bulunanlar O'nundur; hepsi O'na 'gönülden boyun eğmiş' bulunuyorlar. Yaratmayı başlatan, sonra onu iade edecek olan O'dur; bu O'na göre pek kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce misal O'nundur. O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Rum Suresi, 26-27)


Lenfatik sistem veya lenf sistemi lenf sıvısı, lenf damarları ve lenf düğümlerinden oluşan bir organ sistemidir. İkinci bir dolaşım sistemi olarak tanımlanabilecek olan lenf sistemi yine de yapısı itibariyle dolaşım sisteminden çok farklıdır. Dolaşım sisteminden bağımsız olarak çalışan lenfatik sistem bağışıklık sistemi içeriğini yine dolaşım sistemine boşaltır ve genel olarak bağışıklıkta rol alır.

Örtü sistemi, hayvan anatomisinde sıklıkla bir hayvanın en büyük organ sistemidir ve deri, saç, tüyler, pullar, tırnaklar ve deri bezleri ile onların ürünlerini (ter gibi) kapsar. Dış çevre ile vücudu ayırır ve vücudu dış çevreye karşı korur.

Sindirim sistemi veya gastrointestinal sistem, sindirim borusu (sindirim kanalı veya gastrointestinal kanal) ile sindirim bezlerini içeren, çok hücreli hayvanlarda yiyeceğin vücuda alınımı, sindirilmesi, gerekli besin ve enerjinin absorbe edilmesi ve atık maddelerin vücuttan atılması ile ilgilenen organ sistemidir.

Sinir sistemi, bir hayvanın içsel ve dışsal çevresini algılamasına yol açan, bilgi elde eden ve elde edilen bilgiyi işleyen, vücut içerisinde hücreler ağı sayesinde sinyallerin farklı bölgelere iletimini sağlayan, organların, kasların aktivitelerini düzenleyen bir organ sistemidir.

Üreme sistemi, bir canlının üremesinde rol alan anatomik yapıların bütününe verilen bir isimdir

 
Sinir sistemi  

Sinir sistemi, bir hayvanın içsel ve dışsal çevresini algılamasına yol açan, bilgi elde eden ve elde edilen bilgiyi işleyen, vücut içerisinde hücreler ağı sayesinde sinyallerin farklı bölgelere iletimini sağlayan, organların, kasların aktivitelerini düzenleyen bir organ sistemidir.Beyine sahip olmayan hayvanlarda, sinir sistemi düşünce ve duygu üretmez veya iletmez. Süngerler dışında tüm çok hücreleri hayvanlarda bulunur.

 
  Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol